“Aslında her insanın içinde iyilik vardır, ama bu iyiliği
saklayanlar azdır.”der annem.Ben onun yalnızca bu cümlesine inanırım. Sonuçta
hapisteki bir kadına kim inanır ki?Çoğunuzun bu dediklerimden bir şey
anlamadığını biliyorum. En iyisi diğer çocuklardan farklı olarak, hapse atılmış
bir kadın ve çocuğunun hikayesini anlatayım…
Sabah olmuş, güneş ışığı az da olsa o soğuk demirlerin
arasından güzelliğini göstermeye çalışıyordu. Aniden görevlilerin bağırtısıyla
uyandım. Aslında buna alışamadığımı söyleyemezdim. Bu gün bağırışlar içindeki o
karanlık odalardaki 3. yılımdı. Bizi bırakmıyorlardı bırakmayacaklardı da. Oysa
annem bir gün dışarıya çıkacağımızı, evimize yerleşeceğimizi ve bir daha böyle
yerlerde kalmayacağımızı söylerdi. Ama artık ona inanmıyordum. Dedikleri hiç
olmuyordu. Her gün bağrılarak uyandırılır ve bir gün boyunca boş boş
dolaşırdık. Ama bu gün, evet bu gün içimde bir his vardı. Bu loş odalardan
dışarı çıkacaktım. Hissedebiliyordum…
Annemin yanına gittim. “Anne bu gün tam da 3. Yılımız oldu.
Artık bizi bırakacaklar mı?” diye sordum. Annem dediğimden hüzünlenmiş olacak
ki gözleri dolu bir şekilde bana baktı. Ama hiçbir şey söylemedi. Yalnızca
dudaklarındaki kıpırtıyı görebildim. Sanırım evetti.
Bir anda görevlilerden en şişman olanı içeri girdi ve;
-
Meryem hanım bir ziyaretçiniz var! Dedi
Annem çok kısık bir
sesle;
-
Benim mi? Dedi.
Adamın başını sallamasıyla annem
koşarak ziyaretçi odasına girdi.
Ben de peşinden koştum. Gelen babamdı. Annem
onu görür görmez yüzü asıldı. Yalnızca;
-
Sen mi geldin? Diyebildi.
Babam ona yaklaşarak;
-
Yusufu burdan nasıl çıkarabileceğimi buldum. Dedi.
Annem nasıl anlamında babamın yüzüne baktı;
-
Artık Yusuf’un okula gitme yaşı geldi. Hem zaten çocuk
bir suç işlemedi.
-
Yani onu okula götürmek için izin mi isteyeceksin?
Diye babamın sözünü kesti annem.
Babam evet manasında başını
salladı. Annem buna izin vermedi. Ben onun neden gitmemi istemediğini
düşünürken annem;
-
Okula gitse bile kimde kalıcak? O daha küçücük.
-
E ben onun yabancısı mıyım Meryem? Dedi babam.
Annem ona küçümser bir bakış attı.
Ayrıldıklarından beri annem belli ki ona bir kin besliyordu.
İki hafta sonra babam benim için
tekrar geldi ve bu bir ay boyunca sürdü. Annem en sonunda dayanamadı ve babama
okula gidebileceğimi söyledi.
Ben bir yandan seviniyor, bir
yandansa üzülüyordum. Sonuçta yıllardır annemle beraber kalmış, bir gün ondan
ayrılacağımı hiç düşünmemiştim.
O gün hapishanedeki bütün teyzeler
bana sarıldı, küçük armağanlar verdiler.
Fatma teyze yıllardır hasret
kaldığı çocuğundan kalan tek oyuncağı, Ayşe nine kendi ördüğü kazağı, Selma
abla pembe bir mendil ve Hatice teyze de bana eskiden yanına aldığı bir uçurtma
hediye etti. Ama en sevdiğim hediye annemin sevgi dolu öpücüğüydü.
3 yıl sonra karnemi almış anneme gidiyordum. Fakat gelirken hapishanenin duvarlarında
yanıp sönen kırmızı ışıklar gördüm. Telaşla hapishanenin ön bahçesine
koştum. O an hayatımın en acı günüydü.
Annem artık yalnız kalamayacağını söyleyerek hapishaneden kaçmaya çalışmış,
görevlilerde mecburen onu vurmuştu. Artık o hayatta değildi…
ONU SEVİYORDUM. HEMDE
ÇOK. AMA ACILARIM SAYESİNDE AYAKTA KALDIM.
SİZ
ANNENİZİ DİNLEYİN OLUR MU?BELKİ DE SİZE SÖYLEDİKLERİ
SON
SÖZLERİDİR…