26 Ekim 2015 Pazartesi


Yıllardan 2022. 2015’ten beri çok şey değiştiğini söylüyor dedem. O yılı bilmem ama ben bu yılı çok seviyorum. Çünkü bu yıl ülkemize akıllı robotlar getirildi. Bu robotlar sayesinde okula gitmiyoruz. Bize her şeyi anlatıyorlar. Robotumun anlattıkları arasından size özel seçtiğim bilgiler var. Çok önemli bilgiler;
1-      Nötron yıldızları o kadar yoğundur ki bir yemek kaşığı kadarlık hacime  90.000.000.000 kütle sığmaktadır!
2-      Karadeliklerin çekim kuvveti o kadar fazladır ki bir ışığı bile içlerine çekebilirler!
3-      Her saniyede 1 yıldız ölmektedir…
4-      Dünya’ya çarpan ışık 30.000 yaşındadır!
5-      Gliese 436 b adındaki gezegendeki buzlar sürekli olarak yanmakta, fakat erimemektedir.
6-      Bize sadece 40 ışık yılı uzaklıkta elmastan oluşmuş ve elmas yağan bir gezegen mevcut!!!
7-      Uranüs diğer gezegenlerden farklı olarak yana yatmış gibidir. 98 derecelik eğimiyle adeta yuvarlanan bir top gibidir. Bu nedenle bir mevsim yaklaşık 21 yıl sürer. Ayrıca bir yarısı 42 yıl güneş alırken diğer yarısı 42 yıl karanlıkta kalır!
8-      Dünya’da bulununan 8800 metrelik Everest Dağı’nın çok yüksek olduğunu düşünmeyin, güneş sisteminin en yüksek dağı komşumuz Mars’ta bulunur. “Olympus Mons” isimli bu volkanik dağ 21 km yüksekliğinde 60 km genişliğe sahiptir.
9-      Fotonların güneşin etrafında 1 tur atmaları ortalama 170 bin yıl sürer.
        10-Mars büyüklüğünde bir cisim 4,5 milyon yıl önce Dünya’ya çarpmıştır.
Bu yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.


BİLİYOR MUYDUNUZ?

                                     
Arkadaşlarınızla aranız iyi mi? Dostluğunuz kuvvetli mi? Dostluk yalnızca insanda mı bu-
lunur? Bu sorular çoğumuzun aklında!
Bazı insanlar yalnızca kendilerini duygu sahibi düşünür. Bazıları da bu duyguların canlılarda da olduğunu düşünür. Sizce hayvanlar, bitkiler, böcekler ve türlü çeşit canlılar da dostluk içinde yaşar mı? Çoğu insanlar bunu düşünemez ama canlılar da duygu sahibidir.
Sonuç olarak yalnız değiliz. Bütün canlılar konuşamasa bile kendi içlerinden konuşuyor, bunları biliyorlar. Canlılar bile bunları düşünüyorsa bunları akıl edemeyen insanlar onlardan da aşağı olmaz mı?
DÜŞÜNÜN!!!



DOSTLUK


Aslında yalan söylemek kendinize zarar.yalan söylemek insanın kalbini  kirletir. Kim kirli pis kin ve nefret dolu bir kalbe sahip olmak ister ki. Oysaki hayatında iyilik ve dürüstlüğe yer verirsen . hem maddi olarak  hem manevi olarak rahatlarsın. Kalbin sevgi ve iyilik ile dolarasa insanların sana bakış açısı değişir.


Dürüstlük çok önemli aslında. Hayatının dönüm noktası olmalı.Ailen arkadaşların ,hatta en nefret ettiğin insanlar bile .sana karşı görüşü değişir,ama dürüst olursan.Hem  Allah katında hemde insanların kalbindeki sana olan görüşleri değişir.Başkalarının senin hakkında  yalancı ve kaba  olarak düşünmelerini ister misin? Ben istemem beni dürüst ve kibar olarak tanısınlar isterim.ya sen .peki ya bu gibi nedenlere  hayır diyebilir misin?eğer verdiğim örnekler seni tatmin etmiyorsa verebilecek çok örneğim var.



Ya senin…..




Dürüst ol…..

saygı

Saygılı  olmak  çok  önemli  bişeydir.Peki nasıl oluruz ve kime karşı oluruz diye soruyorsanız dinleyin ozaman.

İnsanlar saygı deyince akıllarına sadece insanlara saygılı olmak diye düşünür ama sadece insanlar değil hayvanlara da saygılı olmalıyız,sonra bitkilere de yani hayattaki tüm canlılara saygılı olmalıyız…….  Nasılmı  örnek olarak mesela hayvanlara eziyet çektirmek yerine onları sevip saymalıyız çünkü onlarda bir canlıdır EMPATİ yapın!!!bitkilere ise onları sulayarak saygı duyabiliriz.

Sonuç olarak canlılara saygı duymalıyız………



                                                                           BÜŞRA SENA SAVAŞER  5-C   NO:33

SAYGILI OLMAK NASIL OLMAKTIR?

                                                                                                                             
         Her insan toplumun bir üyesidir ve bu toplumda herkes eşit haklara sahiptir. İnsan olarak herkes tek başına özeldir ve her insanın doğuştan getirdiği birtakım temel hakları vardır. Bu haklar çiğnenemez, her insan tek başına değerlidir.
İnsan olmanın erdemlerinden bir tanesi de toplumun diğer fertlerine saygı göstermektir. Saygının olmadığı toplumlarda kişiler arasında empati gelişemez. Birbirine saygı göstermeyen insanlar toplum içinde kopukluğa sebep olur. Milleti millet yapan özelliklerin başında sevgi ve saygı içinde huzur dolu bir ortamda hep Bu değerler bir arada olabilmek, huzur içinde yaşamak için olmazsa olmazlardandır.
Sadece toplum içerisinde değil kişisel hayatımızda da diğer insanlara karşı saygıyı eksik etmemeliyiz. Çünkü saygının olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Eğer diğer insanlardan saygı görmek istiyorsak ilk önce biz onlara karşı saygı göstermeliyiz.
     Saygı denen olguya her kişi kendince farklı anlamlar yükler. Bu doğaldır. Saygı her ne kadar günümüzde fazla önemsenmemeye başladıysa da insanları ve aileleri bir arada tutan şey aslında saygıdır. İnsanlar ne yazık ki saygının ne kadar önemli olduğunu unutmaktadırlar. Saygı ifadesi sanılanın aksine yazıldığı kadar kısa değildir. Çok daha fazla anlamlar barındırır kendi içinde
Kardeşler ve eşler birbirine, öğrenci öğretmenine, küçükler büyüklerine yani kısacası tüm insanların birbirine saygı göstermesi gerekmektedir. Eğer bir yerde saygı yoksa o ortamda ne huzurdan ne de sevgiden bahsetmek mümkün değildir. Bundan dolayı her bir bireyin saygı kavramının ne kadar önemli bir kavram olduğunun bilincine varması gerekmektedir. İnsanlar çevresindeki arkadaşlarıyla, büyükleriyle ve küçükleriyle buna uygun olarak ilişkiler kurmalıdırlar.
images (2).jpg                      
         Her insan toplumun bir üyesidir ve bu toplumda herkes eşit haklara sahiptir. İnsan olarak herkes tek başına özeldir ve her insanın doğuştan getirdiği birtakım temel hakları vardır. Bu haklar çiğnenemez, her insan tek başına değerlidir.
İnsan olmanın erdemlerinden bir tanesi de toplumun diğer fertlerine saygı göstermektir. Saygının olmadığı toplumlarda kişiler arasında empati gelişemez. Birbirine saygı göstermeyen insanlar toplum içinde kopukluğa sebep olur. Milleti millet yapan özelliklerin başında sevgi ve saygı içinde huzur dolu bir ortamda hep Bu değerler bir arada olabilmek, huzur içinde yaşamak için olmazsa olmazlardandır.
Sadece toplum içerisinde değil kişisel hayatımızda da diğer insanlara karşı saygıyı eksik etmemeliyiz. Çünkü saygının olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Eğer diğer insanlardan saygı görmek istiyorsak ilk önce biz onlara karşı saygı göstermeliyiz.
     Saygı denen olguya her kişi kendince farklı anlamlar yükler. Bu doğaldır. Saygı her ne kadar günümüzde fazla önemsenmemeye başladıysa da insanları ve aileleri bir arada tutan şey aslında saygıdır. İnsanlar ne yazık ki saygının ne kadar önemli olduğunu unutmaktadırlar. Saygı ifadesi sanılanın aksine yazıldığı kadar kısa değildir. Çok daha fazla anlamlar barındırır kendi içinde
Kardeşler ve eşler birbirine, öğrenci öğretmenine, küçükler büyüklerine yani kısacası tüm insanların birbirine saygı göstermesi gerekmektedir. Eğer bir yerde saygı yoksa o ortamda ne huzurdan ne de sevgiden bahsetmek mümkün değildir. Bundan dolayı her bir bireyin saygı kavramının ne kadar önemli bir kavram olduğunun bilincine varması gerekmektedir. İnsanlar çevresindeki arkadaşlarıyla, büyükleriyle ve küçükleriyle buna uygun olarak ilişkiler kurmalıdırlar.
images (2).jpg                      

SAYGI

                                                                                                                                                                   HİÇ ARANIZDAN BİRİNİN YALAN SÖYLEMEDİĞİ OLDU MU ?                                                     TABİ Kİ HAYIR. ÇÜNKÜ HEPİMİZ HAYATIMIZDA EN AZ 100 TANE YALAN                               SÖYLEMİŞİZDİR . BELKİ DE TÜRKİYE'NİN BU KADAR ZEKASININ DÜŞÜK                              OLMASININ NEDENİ BUDUR .EĞER BİR KİŞİNİN HİÇ YALANI OLMASAYDI                            BELKİ DE BİZ DÜNYANIN EN ÜNLÜ ÜLKESİ OLABİLİRDİK.AMA BU MÜMKÜN                     MÜ? HAYIR BU BİR İMKANSIZ .TAMAM İTİRAF EDEYİM BENİMDE EN AZ 300                           YALANIM VAR.TAMAM BU KÖTÜ BİR ŞEY AMA İNSANLARI BUNA GÖRE                                 AYIRMAMAK GEREKİR.AMA NE YAPALIM NE EDELİM YALAN SÖYLEMEYE                         DİKKAT EDELİM .HİÇ YALAN SÖYLEMEYELİM.BELKİ SİZ HİÇ YALAN                                     SÖYLEMEZSENİZ CANIM TÜRKİYE'MİZ 1. OLUR.  





DÜRÜSTLÜK SUDE GÜLNUR KIRCA

                                                                     DÜRÜSTLÜK

Daha önce yalan söyleyip o yalanınızın  yüzeye çıktığı oldu mu ?
Çoğumuz daha önce yaşamıştır bu olayı hatta bazılarımız bir çok kez yaşamıştır ama bazen küçük kendimizi yada başkasını koruma için küçük beyaz yalanlar söyleriz aslında onları bile söylemememiz gerekir ama bazen seçeneğimiz kalmaz. Dürüstlük en doğru seçenektir örneğin bazılarımız yalanı söyler ama içinde garip bir şey olur ve bir kaç dakika yada en fazla bir kaç saat sonra o içindeki şeyin geçmesi için dürüst olur ve doğruyu bir şekilde açıklar sonuç olarak dürüstlük şu demektir dürüstlük insanda azda olsa olmalıdır.


Dürüstlük

   Sorumluluk

Sorumluluk her yer de vardır  mesala okulda ,ailade ve işyelerin dedir

Her yerde olmalı olmazsa  huzursuzluk oluşur.Ailede,babanın sorumluğunu yapmazsa ailedeki huzur bozulur yani sorumluluk çok ama çok önemlidir

SORUMLULUK

                                                SAYGI

     Saygı nedir? Saygı ne demektir?Saygı niçindir?
Bunların hepsi kafamızın içinde dolanıp durur.İnsanın saygılı olması insanlar içinde sevilmesini mi sağlar?İnsanlar artık o kadar kaba ki insanların kalplerini kırar.Bizim çağımızın insanları bunları sık sık yapar.


Saygı bütün insanlarda bulunması gerekir.İnsanlar arkadaşlarının kıymetlerini bilmiyorlar. Bu yüzden saygısız insanların çoğu arkadaşsızdır.İnsanları artık o kadar gözleri kör ki arkadaşlıkların saygının içinde bulunduğunu bilmiyorlar.


Kısaca insanlar arkadaş edinmek istiyorlarsa muhakkak saygılı olmak lazım.Eğer insanlar saygısız ve çok kabaysa bilsinler ki onlar için arkadaşlıklar bitmiştir. 
   
SAYGI OLMAZSA ARKADAŞLIK HİÇ OLMAZ.

SAYGI YAZISI Ecesu Şekerci

SORUMLULUK

 Vaktiyle her türlü maddi imkana sahip olmasına rağmen, can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu. Bir gün hükümdar ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir çözüm bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.
 Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşındı; aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün ve dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla sohbet etti. Bundan cesaret alan küçük çoban yaşlı bilgeye "Amca şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık almayı unutmuşum da", dedi Bilge de zevkle kabul etti.
 Bilge, kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir koyun yavrusu kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı inip onu çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi Bu amaçla uçurumun dibine indi. Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı. Ama Bilge yılmadı Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı.
 Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını öyle meşgul etti ki, kendini bu işe o kadar verdi ki, başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek için ülkeyi ter etmekte oluşunu unuttu.
 Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına neden oldu ve şöyle düşündü: "Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, olayları takmak diye bir şey söz konusu olamaz" Bu gerçek, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:

- "Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece artacaktır.

Tuba AVCI "Sorumluluk" ile ilgili komposizyon

UZAY
Uzay madde ve enerjiden meydana gelen bir sistemdir. Kainattaki madde; Güneş, gezegenler, yıldızlar, galaksiler, astroidler ve meteorlardan meydana gelen hacimli ve kütleli gök cisimlerinin tamamıdır.

Milyonlarca gök cismini bulunduran gök sistemlerine galaksi denir. Uzayda yaklaşık 100 milyar galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Her galakside ortalama 100 milyar galaksiden oluşmaktadır. Güneş sisteminin de içinde olduğu Samanyolu galaksisi yaklaşık 200 milyar yıldızdan oluşur. Samanyolu galaksisinin genişliği yaklaşık 100 000 ışık yılı kadardır.

Kızgın gazlardan oluşan ve çevresine ısı ve ışık yayan gök cisimlerine yıldız denir.

Kendileri ısı ve ışığını kendisi üretmeyen ancak Güneş’ten aldıkları enerjiyi çevresine yayan soğuyup katılaşmış gök cisimlerine gezegen denir.

Gezegenlerin çekim etkisinde kalarak onların çevresinde dönen, Güneş'ten aldıkları ışığı yansıtan, bağlı oldukları gezegenlerden daha küçük olan gök cisimlerine uydu denir.

Binlerce göktaşının bir araya gelmesiyle oluşan ve Güneş'ten aldıkları ışığı yansıtan gök cisimlerine kuyruklu yıldız denir. Kendileri ısı ve ışık üretmediklerinden yıldız değillerdir. Güneşin yakınına gelmedikçe görülmezler. En çok tanınanı Halley Kuyruklu Yıldızıdır. Güneş çevresindeki bir turunu 76 yılda tamamlar.

Uzayda başıboş gezen gök taşlarına meteor denir. Bunların belli bir yörüngesi yoktur. Bulutsuz bir gecede gökyüzüne bakılırsa, sanki bir yıldızın kopup düşmesi gibi parıltılı bir yol çizerek düştüğü görülür. Dünya atmosferine giren meteorlar saatte binlerce kilometrelik hızları nedeniyle atmosfer içerisinde sürtünme etkisiyle sıcaklıkları 2000 °C’ye yaklaşır böylece yanarak parçalanırlar. Çok azı yere kadar ulaşır. Bu olay halk arasında yıldız kayması olarak bilinir.

Tuba AVCI "Uzay" ile ilgili makale çalışması

25 Ekim 2015 Pazar


 

                                                          Uzay araştırması

 

 

Uzay araştırmaları, uzay teknolojisi[1] kullanılarak uzayın keşfi ve incelenmesidir. Uzayın fiziksel keşfi hem insanlı uzay araçları ile hem de uzaktan yönetilen robot uzay gemileriyle yapılmaktadır.

20. yüzyılda geliştirilen roket ve mekikler sayesinde uzayın fiziksel olarak incelenmesi mümkün hale gelmiştir. Ülkelerin uzay araştırmaları yapmalarındaki ortak gerekçeleri: bilimsel araştırmalarda ilerleme kaydetmek, farklı ulusları birleştirmek, insanlığın gelecekte hayatta kalma mücadelesini garantiye almak ve diğer ülkelere karşı askeri ve stratejik üstünlük sağlamaktır. Uzay araştırmalarıyla ilgili zamanla çeşitli eleştiriler de yapılagelmiştir.

Uzay araştırmaları Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi sık sık jeopolitik rekabette bir yarış olarak kullanılır. Uzay araştırmalarının erken dönemleri, Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında bir "Uzay Yarışı" şeklinde başladı. 4 Ekim 1957 tarihinde Sovyetler Birliği'nin Sputnik 1 yapay uydusunu dünya yörüngesine fırlatması ve ardından 20 Temmuz 1969'da Amerika Birleşik Devletleri'nin Apollo 11 uzay gemisi ile aya iniş yapması bu uzay yarışının başlangıcı olarak bilinir. Sovyet uzay programı 1957'de yörüngeye ilk canlıyı gönderme, 1961'de uzaya ilk insanı gönderme (Yuri Gagarin'in Vostok 1 ile uçuşu), 1965'te ilk uzay yürüyüşü (Aleksei Leonov), 1966'da farklı bir gezegene otomatik iniş yapma ve 1971'de ilk uzay istasyonunu (Salyut 1) kurma gibi pek çok ilk uzay başarısının sahibi olmuştur.

UZAY ÇALIŞMASI Hakkı EKELİK

19 Ekim 2015 Pazartesi

                Hayvanları  sevelim                      
          
Çalışkanlıkta örnektir,              
Karıncalar hepimize.

Çiçek çiçek gezer arı,

Eşsiz bir tat sunar bize.       
Bahçelerde cıvıl cıvıl,
Ötüşür çeşitli kuşlar.

Binbir renkli kelebekler,
Çiçekten çiçeğe atlar.


Doğa hayvanlarla güzel,
Sevelim ve koruyalım.
Hayvanların yararı çok,
Gereğince kavrayalım
.

Hayvanları koruma ve yaşatma çalışması Hakkı EKELİK

                                        HAYVANLAR

                                                           DENEME

Hayvanlar olmasaydı hayvansal besinlerimiz olmazdı.Hayvanları aslında gereksiz bir canlı olarak görebiliriz.Ama hayvansal gıdalar günlük hayatımızdaki bir çok yerinde yeriz.Hayvanlar yemek içinde kullanılmaz evcil hayvanlar evde beslenebilir.İnsanlar çoğu hayvandan korkar neden yaratıldığını sorar ama hayvanlarında mutlaka bir yaratılış amacı vardır.Hayvanları gördüğümüzde beslersek çok iyi bir davranış sergilemiş oluruz.Zaten hayvanlar çoğunlukla açlıktan ölür.Bizde çok aç bir hayvan gördüğümüzde besleyerek çok iyi bir davranış yapmış oluruz.Evcil hayvanları sevebiliriz ve onları evimize alabiliriz.Hayvanların aklı olmasa bile sevecen varlıklardır.Bunun için hayvanları sevmeliyiz.


Ecesu Şekerci "hayvanlar" adlı Deneme Çalışması

          AŞK
    Aşk bir tür sevgi çeşididir. Kendini iyi hissedersin.annen veya ablan seni severse hele çok iyi hissedersin.Tüm dünya insanlarının içinde , sana tanıdığın ayrıcalıktır. Zaten biri  hep daha az sever. Aşkın adeti bu.ona bakmaya kıyamamak mı, yoksa bakıpta doyamamak mı aşk.
 
        Hayat daha güzeldir,paylaşacak birini bulursan. Sevmeyen karınca yük,sevene filler karınca. Dağı bile taşır,insan aşık olup, inanınca papatya falı gibidir hayat.söylermisin hayat, özgürce haykırabildiğim, derdimi anlatabildiğim bir yerdir aşk.insan sevdiğini bırakamaz,onun üzülmesine kıyamaz , işte aşk budur.çiçek bakmaya  bilmeyen birine,ne gül ne papatya verilir. Hatta ot bile verilmez.


Ceren Şekerci "Aşk" ile ilgili deneme çalışması




“Aslında her insanın içinde iyilik vardır, ama bu iyiliği saklayanlar azdır.”der annem.Ben onun yalnızca bu cümlesine inanırım. Sonuçta hapisteki bir kadına kim inanır ki?Çoğunuzun bu dediklerimden bir şey anlamadığını biliyorum. En iyisi diğer çocuklardan farklı olarak, hapse atılmış bir kadın ve çocuğunun hikayesini anlatayım…
Sabah olmuş, güneş ışığı az da olsa o soğuk demirlerin arasından güzelliğini göstermeye çalışıyordu. Aniden görevlilerin bağırtısıyla uyandım. Aslında buna alışamadığımı söyleyemezdim. Bu gün bağırışlar içindeki o karanlık odalardaki 3. yılımdı. Bizi bırakmıyorlardı bırakmayacaklardı da. Oysa annem bir gün dışarıya çıkacağımızı, evimize yerleşeceğimizi ve bir daha böyle yerlerde kalmayacağımızı söylerdi. Ama artık ona inanmıyordum. Dedikleri hiç olmuyordu. Her gün bağrılarak uyandırılır ve bir gün boyunca boş boş dolaşırdık. Ama bu gün, evet bu gün içimde bir his vardı. Bu loş odalardan dışarı çıkacaktım. Hissedebiliyordum…
Annemin yanına gittim. “Anne bu gün tam da 3. Yılımız oldu. Artık bizi bırakacaklar mı?” diye sordum. Annem dediğimden hüzünlenmiş olacak ki gözleri dolu bir şekilde bana baktı. Ama hiçbir şey söylemedi. Yalnızca dudaklarındaki kıpırtıyı görebildim. Sanırım evetti.
Bir anda görevlilerden en şişman olanı içeri girdi ve;
-         Meryem hanım bir ziyaretçiniz var! Dedi
 Annem çok kısık bir sesle;
-         Benim mi? Dedi.
Adamın başını sallamasıyla annem koşarak ziyaretçi odasına girdi.
 Ben de peşinden koştum. Gelen babamdı. Annem onu görür görmez yüzü asıldı. Yalnızca;
-         Sen mi geldin? Diyebildi.
 Babam ona yaklaşarak;
-         Yusufu burdan nasıl çıkarabileceğimi buldum. Dedi.
Annem nasıl anlamında babamın yüzüne baktı;
-         Artık Yusuf’un okula gitme yaşı geldi. Hem zaten çocuk bir suç işlemedi.
-         Yani onu okula götürmek için izin mi isteyeceksin? Diye babamın sözünü kesti annem.
Babam evet manasında başını salladı. Annem buna izin vermedi. Ben onun neden gitmemi istemediğini düşünürken annem;
-         Okula gitse bile kimde kalıcak? O daha küçücük.
-         E ben onun yabancısı mıyım Meryem? Dedi babam.
Annem ona küçümser bir bakış attı. Ayrıldıklarından beri annem belli ki ona bir kin besliyordu.
İki hafta sonra babam benim için tekrar geldi ve bu bir ay boyunca sürdü. Annem en sonunda dayanamadı ve babama okula gidebileceğimi söyledi.
Ben bir yandan seviniyor, bir yandansa üzülüyordum. Sonuçta yıllardır annemle beraber kalmış, bir gün ondan ayrılacağımı hiç düşünmemiştim.
O gün hapishanedeki bütün teyzeler bana sarıldı, küçük armağanlar verdiler.
Fatma teyze yıllardır hasret kaldığı çocuğundan kalan tek oyuncağı, Ayşe nine kendi ördüğü kazağı, Selma abla pembe bir mendil ve Hatice teyze de bana eskiden yanına aldığı bir uçurtma hediye etti. Ama en sevdiğim hediye annemin sevgi dolu öpücüğüydü.
3 yıl sonra  karnemi almış anneme gidiyordum.  Fakat gelirken hapishanenin duvarlarında yanıp sönen kırmızı ışıklar gördüm. Telaşla hapishanenin ön bahçesine koştum.  O an hayatımın en acı günüydü. Annem artık yalnız kalamayacağını söyleyerek hapishaneden kaçmaya çalışmış, görevlilerde mecburen onu vurmuştu. Artık o hayatta değildi…
  ONU SEVİYORDUM. HEMDE ÇOK. AMA ACILARIM SAYESİNDE AYAKTA KALDIM.
SİZ ANNENİZİ DİNLEYİN OLUR MU?BELKİ DE SİZE SÖYLEDİKLERİ
SON SÖZLERİDİR…




Ayşe Azra Taş "ANNEMİN SIRRI" Adlı Hikaye Çalışması

                          HAYVANLAR

Bugün  hayvanları koruma günü .


Hayvanları korumalıyız.Neden mi dinleyin o zaman.Hayvanlar olmazsa bizde olmayız.Mesela hayvanlardan çok yiyecek elde ediyoruz ama nedense insanlar onların değerini bilmiyorlar ve bilseler bile bilmezden geliyorlar.Sonuç olarak hayvanların kıymetini bilmeli ve onları korumalıyız.Koruyunca hem sevap kazanıyoruz hem de geleceğimizi kötüleştirmiyoruz     

                                                                                                                

Sena Savaşer "HAYVANLAR" Adlı Deneme Çalışması

                                                               DENEME
                                                             HAYVANLAR


BİZDEN ÖNCE BİLE OLAN CANLILARA BÖYLEMİ DAVRANACAĞIZ

belkide bu yazıdan sonra hayatınız değişecek yada belki değişmeyecek
 köpek balıkları onlardan bir çoğumuz korkar ve belkide aşırı korkan var mesela ben çok korkardım şunu öğrenene kadar şuana kadar köpek balıklarının öldürdüğü insan sayısı 497 ve büyük ihtimalle dünyada daha çok köpek balıklarıyla ilgili haber ve belgesel çekildi ve düşünün köpek balıkları dinazorlardan öncedende vardı bu arada bir dipnot olarak sivrisinekler yılda 725000 canlı öldürür insanlarsa 475000 canlı öldürür neyse ve sıra geldi bir dipnota daha eşekler her yıl uçak kazalarında ölen insan sayısından daha fazla insan öldürür                                                                                                                                                                                         köpek balığı ile ilgili görsel sonucu                BU ARADA KARŞINIZA YÜZERKEN BÖYLE BİR KÖPEK BALIĞI ÇIKSA KORKARSINIZ AMA PANİK YAPMAYIN ONLAR SİZDEN DAHA ÇOK KORKUYOR SİZ PANİK YAPIP YÜZERSENİZ BANA ZARAR VERİCEK DİYE ANLAR VE SİZE ZARAR VERİR BU ARADA KAÇSANIZ BİLE KURTULSANIZ BİLE KÖPEK BALIKLARI ÇOK KİNCİDİR  SİZİ BULUR VE SİZE DİREK ZARAR VERİR BU ARADA MALDİVLERDE BELDEN YÜKSEĞE SU GELMESİ YASAKMIŞ ÇÜNKÜ ORASI KÖPEK BALIKLARININ BESLENME ALANIDIR                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

CEREN KIRCA "KÖPEK BALIKLARI " DENEME ÇALIŞMASI


     Bir  varmış   bir yokmuş bir zamanlar   bir  beş kardeş varmış bu çocuklardan   biri       iyi    kalpli  diğeri ise kötü kalpli ben ise  ikisiydim .Beni en çok iyikalpli kardeşim severdi bende onu ve üç kardeşim vardı hepsi başka duyguyduve bigün duygu kuyularını bulduk onlar bizi duygu  oyununa davet etti.
Oyun kitabını okuduk ve kuyuların içine atladık ve  hemen oyunlara başladık* benim oynumda insanların bazıları muhtaçlara yardım ediyor bazıları etmiyor çok garipti ben herkeseiyilik yapmalarını söyledim  ve oyunu  kazandım  ve sadece bir kardeşimiz kazanamadı oda kötü kardeş
Son






Abdullah Karakurt "DUYGU KUYUSU" Adlı Masal Çalışması


    Küçük ve çok masumlar ,akılları yok ona rağmen sevecen ve iyi kalpli olmayı biliyorlar.iyilik yapmayı bazı  insanlar  bilmezken hayvanlar bile biliyor, şimdiye kadar hiç  iyilik yapmayan ,hayatı insan öldürerek,hırsızlık yaparak geçen insanlar var .insanların hayatı boyunca bencillik ve cimrilikle  geçtiğini düşünün  ,kendinizi kötülükle yatıştırdığınızı bunların hepsini yaptığınızı düşünün  ve bana mutlu olacak bir neden söyleyin bana    

Peki ya hayvanlar, onlara ne demeli .biz bazı hayvanları kötü diye tanımlarız pis deriz.mesela domuz yenmesi Allah tarafından yasaklanmış ama bizim nasıl tanımadığımız insanlara pis , kötü diyemeyiz hayvanlara da pis diyemeyiz . Siz siz olun hayvanları sevip  onlara en yakın arkadaşınız gibi ona çok sıcak davranın . siz siz olun onları sevin  onları küçümsemeyin .

                       Onlar sizi seviyor sizde sevin…



               

Elif Nur Coşkun "Hayvanlar ve ben" Adlı Deneme Çalışması

HAYVANLARI  KORUMAK



Canlılar dünyasının büyük bir bölümünü hayvanlar oluşturur. Hayvanlar, insanların en büyük yardımcısıdır. Bizler, hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından, derisinden yararlanırız.
Hayvanların beslenmemize, sağlıklı büyümemize katkıları olduğu gibi, hastalandığımızda iyileşmemize de katkıları vardır. Tedavide kullanılan bazı serumlar hayvanlardan elde edilir. Ayrıca tıpla ilgili bazı deneyler hayvanlar üzerinde denendikten sonra insanlara uygulanır. Hayvanların yararları bunlarla bitmez. Kedi, köpek, balık gibi hayvanlar hayatımızı renklendirir ve bize neşe verirler.Ülkemizde de Hayvanları Koruma Dernekleri vardır. Bu derneklerin ilki 1924 yılında kurulmuştur. Bu derneklerin amacı, hayvanları korumak, hayvan sevgisini yaygınlaştırmak ve nesli tükenmekte olan hayvanları koruma altına almaktır.



Unutmayalım; hayvan sevmek aslında doğayı sevmek demektir. Doğa sevgisi de yeşili ve hayvanları sevmekle başlar. Hayvan sevgisi olmayanın, başka sevgileri taşıması da pek olası değildir! Yani hayvan sevmeyen, insanları da kolay sevemez! Oysa toplumun sevgiye o kadar çok ihtiyacı var ki son günlerde! 


Tuba AVCI "Hayvanları korumak" Adlı Makale Çalışması

                                                                                                     
   Hiç bir hayvanın çektiği acıları düşündünüz mü? Peki bir ceylanı öldürdüğünüzde yavrusu ne düşünür? Tüm hayvanların nesli tükense sizce ne olur ? Mesela arı olmasa balsız hayat olur mu sizce ?  İşte bunun gibi hayvanlar az çok bizim yaşamımızdır .                 

Sude Gülnur Kırca "Hayvanlar" Adlı Deneme Çalışması










  1. Masal    I  Sude Gülnur Kırca
  2. Hikaye (Öykü)  I Elif Nur Coşkun
  3. Anı (Hatıra)   I  Ayşe Azra Taş
  4. Gezi Yazısı  I  Abdullah Karakurt
  5. Tiyatro  I Ceren Kırca I Sena Savaşer
  6. Biyografi  I Sude Gülnur Kırca
  7. Haber   I Hakkı Ekelik
  8. Deneme I Ceren Şekerci
  9. Makale  I  Tuğba Avcı
  10. Şiir  I Ece Su Şekerci
  11. Röportaj I Hakkı Ekelik
  12. Fıkra I Sena Savaşer

GENÇ YAZARLARIMIZIN GÖREV DAĞILIMLARI





İlköğretim 7. sınıfa giden, derslerinde başarılı, arkadaşlarıyla iyi geçinen bir öğrenciydi. Yedi yaşında bir kardeşi vardı, kardeşinin adı Kuzey idi. Orta yaşlarda Osman adında bir babası vardı. Ve Enver’in çok sevdiği Aynur adında bir annesi vardı. Enver derslerinde başarılı, arkadaşlarıyla iyi geçinen bir çocuktu. Kardeşi Kuzey ise Enver’in tam tersine daha ilköğretim 1. sınıf öğrencisi olmasına rağmen derslerini ve okulu sevmeyen fakat öğretmenlerine, arkadaşlarına ve ailelerine karşı saygılı bir çocuktu. Evin babası olan Osman, bilgisayar mühendisi idi. Anne Aynur ise ev hanımıydı.
            Enver siyah kısa saçlı, yeşil gözlü yakışıklı bir çocuktu. Kuzey sarı saçlı, mavi gözlü idi. Herhâlde anne ve babalarına çekmişler ki, Osman Bey sarı saçlı yeşil gözlü, Aynur Hanım ise uzun sarı saçlı mavi gözlü çok güzel bir bayandı. İşte, “Öztürk” ailesi böyle bir aileydi. Evlerinde kavga olmayan, birbirleri ile iyi geçinen bir aileydi…
            Bir akşam Enver okuldan eve geliyordu. Posta kutularına baktı ve içindeki kâğıdı eline alıp merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladı. Eve girdi çantasını koydu, ellerini yıkadı ve sofraya geçti. Elindeki kâğıdı babasına veren Enver babasına bunu posta kutularından aldığını söyledi ve ekledi herhâlde bu elektrik faturası dedi babasına. Babası kâğıda baktı ve şok oldu. 150 TL elektrik faturası gelmişti. 4 kişilik aile için bu fiyat bir elektrik faturası için çoktu.
            Aradan bir gün geçmişti, Osman Bey tasarruf yapmaya karar vermişti. Bütün aile bireylerini çağırdı ve anlatmaya başladı. Ben biraz araştırdım ve fazla gelen faturalarımızı nasıl en az fiyata indireceğimizi buldum, dedi. Evimizdeki bütün lambaları enerji tasarruflu lambalar yapacağız, bulaşıkları elde değil, bulaşık makinesinde yıkayacağız, sadece bununla kalmayıp bulaşık, çamaşır makinelerini ve buzdolabını A sınıfı enerji tasarruflu makineler ile değiştireceğiz, dedi. Gereksiz olan ışıkları kapatacağız, boşa akan suyu kapatacağız. Duş alırken sıcak su gelene kadar harcadığımız suyu bir kovaya koyacağız ve bu kovadaki suyu anneniz temizlik yaparken kullanacak, dedi. Siz de kendi bulduğunuz yöntemlerle enerji tasarrufu yapın, bunun hem bize hem de ülkemizi faydası olacak diyerek konuşmasını bitirdi. O gece herkes Osman Bey’in söylediklerini düşünüyordu. Enver okula gitmişti. Dersin konusu “Enerji Verimliliği” idi. Öğretmeninin ve arkadaşlarının dediklerini dikkatlice dinleyen Enver bunları ailesine anlatmayı planlıyordu. Eve geldi ve yemekte iken babasına, annesine ve kardeşine enerji tasarrufu ile ilgili bilgiler vereceğini söyledi. Herkes merakla Enver’in diyeceklerini düşünüyordu. Enver şöyle başladı söze:
-Dün babam söylemişti elektrik ve su faturasından nasıl tasarruf etmemiz gerektiğini fakat enerji tasarrufu yapmak için birkaç şey daha bilmeniz lazım. Evimizin ısı yalıtımını yapmalıyız. Biraz fazla para harcayacağız ama bir, iki yıl içerisinde bu harcadığımız paranın değerinde ısı yalıtımı yapmış olacağız. Ve bu yıllarca böyle olursa bayağı tasarruf yapmış olacağız. Tek camlı pencerelerimizi çift camlı pencere yapacağız, pencere ve kapı kenarlarında hava sızıntısını önlemek için pencere bandı ve süngeri kullanacağız. Hava sızıntısı olan yerleri bulmanın pratik bir yöntemi var. Bir mumu camların ve kapıların kenarlarında dolaştıracağız, mumun dalgalanması sonucunda nerede sızıntı olduğunu rahatça anlayabiliriz, dedi.
Evdeki herkes enerji tasarrufu yapmaya çalışıyordu. Ve birkaç ay sonunda eve gelen faturalardan vb. şeylerden %80 tasarruf yaptıklarını gördüler. Artık “Öztürk” ailesi de enerji tasarrufu yapan bir aileydi.



Tuba AVCI "Enver ve Ailesi" Hikayesi Yazarlık Çalışması

 
ARZDER YAZARLIK ATÖLYESİ © 2015 - Designed by Templateism.com