UZAY
UZAY ALLAH IN yarattığı sonsuz bir varlıktır ve 99 milyon ALEM vardır.Düşünsenize uzay nasıldır,ne kadar
büyüktür,güneş sisteminden başka sistemler varmı ve en önemliside bizden başka
yaşayan bir varlıklar(UZAYLI vb.)varmıdır, hep böyle sorular vardır çoğ insanın aklında.
Biz insanlar hep uzayın gizemini çözmek
istemişizdir
|
UZAYLILAR GERÇEK Mİ?
Bazı insanlar uzaylılar
düşüncesini açığa çıkardı ve o
zamanlardan bu yana çocuklar bildi bileli uzaylılar olduğunu ve
uzaylıların kötü olduğunu öğrenmişlerdir.AMA ya uzaylılar diye bir şey
yoksa?Tamam diğelim ki var ama ya uzaylılar kötü değillerse birkere uzaylılar
varsa onlarda bizi (eğer biliyorlarsa)kötü zannedebilirler değil mi??????Ama
biz kötü değiliz diyeceksiniz değil mi?Bu bizim içinde geçerli YA ONLARDA KÖTÜ
DEĞİLLERSELER!!!O yüzden bilmediğimiz şeyler hakkında konuşmayalım ve
konuşmamamız gerektiğini hem bilelim hemde bazı kişilere anlatalım.
GEZEGENLER......
GEZEGENLER YÜCE
ALLAH(C.C)tarafından yaratılmış cisimlerdir
Yukarıda gördüğünüz gibi güneş,merkür,venüs,dünya,mars,jüpiter,satürn,uranüs ve neptün
diye
sıralanılır.Gezegenlerin bazıları SOĞUK bazıları ise SICAK tır.
YILDIZLAR………………….
Yıldızlar, kütlelerine ve buna bağlı olan
parlaklıklarına ve yaydıkları ışığın özelliklerine göre büyükten küçüğe doğru
sınıflara ayrılıyorlar. En büyük kütleye sahip olan ve bu kütleyi ayakta
tutabilmek için merkezlerindeki yakıtı çok daha fazla yakan, dolayısıyla en
kısa ömürlü olanlar (birkaç milyon yıldan 100 milyon yıla kadar) “O” ve
“B”sınıfı “Mavi” yıldızlar. O sınıfı yıldızlar 16-100 Güneş kütlesinde
oluyorlar. B sınıfı yıldızların kütlesiyse 2,5-16 Güneş kütlesi aralığında
oluyor.
Sonraki
kategori, 1,6-2,5 Güneş kütlesinde “A” sınıfı “Beyaz” yıldızlar. Bunların
ömürleri 1 milyar yıl kadar.
Daha sonra
1,1-1,6 Güneş kütleli, 3 milyar yıl kadar ömürlü “F” sınıfı “sarı-beyaz”
yıldızlar geliyor. Bu dört sınıfa ait büyük kütleli yıldızlar son derece
ender görülüyor. Hepsi birlikte, gökadamız Samanyolu’ndaki yıldızların ancak
%3’ünü meydana getiriyorlar.
Ardından,
Güneşimizin de dahil olduğu “G” sınıfı “sarı” yıldızlar geliyor. Güneş ve
benzerlerinin Samanyolu’ndaki tüm yıldızlara oranı %7 kadar. Güneş’in ömrünün
12 milyar yıl kadar olduğu hesaplanıyor. Yıldızımız bunun 4.5 milyarını
tüketmiş durumda.
Bir sonraki
sırayı Güneşimizden biraz daha az kütleli (0,6-0,9 Güneş kütlesi) ve biraz daha
soğuk olan, 50 milyar yıl kadar ömürlü “K” sınıfı “turuncu cüce”
yıldızlar alıyor. Samanyolu’ndaki yıldızların %13 kadarı bu sınıftan.
Klasik
sınıflandırmada son sırayıysa “kırmızı cüce” yıldızlar alıyor. 0,08-0,6 Güneş
kütlesindeki olan bu yıldızların Samanyolu’ndaki oranı, %76. Bunların en
küçüklerinin ömürlerinin 100 trilyon yıl kadar olabileceği hesaplanıyor.
Yıldız
sınıfları, kendi içlerinde de 0’dan (en sıcak) 9’a (en soğuk) kadar alt
gruplara ayrılıyorlar. Dolayısıyla, örneğin sıcaktan soğuğa doğru bir sıra ...
A8, A9, F0, F1, F2 ... diye gidiyor. Bir de Romen rakamlarıyla yıldızların
evrim sürecindeki yerleri belirtiliyor. I süperdevleri (O ve B sınıfı
yıldızların ömürlerinin sonuna yaklaşmış şişmiş halleri); III, Güneş ve yakın
kütledeki yıldızların ömürlerinin sonuna doğru şişmiş dev halleri V, “anakol”
denen, yıldızların merkezlerindeki hidrojen çekirdeklerini birleştirerek
helyuma dönüştürdükleri denge evresini; II, parlak dev yıldızları; IV anakoldan
çıkmış ama henüz şişerek kırmızı dev evresine gelmemiş Güneş benzeri
yıldızları; VI, yıldız kütlesinden daha küçük cisimleri (kahverengi
cüceler); ve VII, Güneş benzeri yıldızların ölüm artıkları olan “beyaz
cüceleri” tanımlıyor.
Bu
sınıflandırmalara göre Güneşimiz yaklaşık 5.800 K (yaklaşık 5500⁰C) yüzey sıcaklığında G2V sınıfı bir yıldız.
Yıldız
olmayan “yıldızlar’’
Gökyüzünün
en parlak yıldızlarından Sirius ikili yıldız sisteminin Hubble Teleskopu’nca
çekilmiş görüntüsü. A sınıfı bir yıldız olan Sirius A (Üstteki parlak yıldız)
ve beyaz cüce eşi Sirius B (Sol alttaki küçük nokta). Sirius B'yi göstermek
için Sşirius A aşırı pozlanmış. İçiçe halkalar ve Sirius B çevresindeki hale,
merceklerin etkisi
Beyaz
cüceler:
Güneş ve
biraz daha büyük ya da küçük yıldızlar, merkezlerindeki hidrojen yakıtını
tümüyle helyuma çevirdikten sonra merkez dışındaki bir katmanda hidrojen
füzyonu başlayınca şişmeye başlayıp bir “altdev” haline geliyor, merkezdeki
helyumun da yanmaya (birleşip karbon ve oksijen oluşturmaya) başlamasıyla
çapının yüzlerce katına kadar şişip bir kırmızı dev haline geliyor. Daha sonra
şişmiş dış katmanlarını yavaşça uzaya bırakıyor ve tümüyle karbon ve oksijenle dolmuş
ve artık füzyon yapamayan, yıldızın yaklaşık yüzde 60 kütlesinde olan, ama
yaklaşık Dünyamız boyutlarına kadar sıkışmış olan merkez açığa çıkıyor.
Fizikte
“Pauli dışlama ilkesi” denen ve iki madde parçacığının aynı kuantum durumunda
(enerji düzeyinde) bulunamayacağı olgusu nedeniyle birbirlerine daha fazla
yaklaşamayan elektronların basıncıyla (elektron dejenere
basıncı) daha fazla çökemeyen çekirdek 100.000 – 150.000 derece sıcaklıkla
ışıdığından bu ölü ama parlak cisimlere “beyaz cüce” deniyor ve bazen
bunlara “beyaz cüce yıldız” diye yanıltıcı atıflarda da bulunuluyor.
İçerdikleri ve atmosferlerindeki maddelere göre çeşitli alt sınıflara ayrılan
bu beyaz cüceler sıcaklıklarını çok uzun sürede yitirerek artık ışık da
yaymayan soğuk “kara cüceler” haline gelip gözden kayboluyorlar. Ancak, bu
soğuma süresi, evrenin yaşı olan 13.8 milyar yıldan daha uzun sürdüğü için daha
hiç kara cüce oluşmamış. En eski beyaz cüceler bile 6-7 bin derece sıcaklıkla
ışıma yapıyorlar.
“Kahverengi”
cüceler
Bir de,
merkezlerinde füzyon tepkimelerini başlatacak kadar kütle kazanamadıkları için
yıldız tanımına uymayıp “kahverengi cüce” diye adlandırılan, en büyük kütleli
gaz devi gezegenler ile en küçük kütleli M sınıfı kırmızı cüceler arasında yer
alan gaz küreleri var. Aslında bunların rengikahverengi değil. Gökbilimciler, bunların
insan gözüne koyu kırmızıdan başlayıp bordoya ve mora kadar uzanan bir renk
skalasında görüneceğini belirtiyorlar.
Kahverengi
cücelerin kütleleri, en büyük kütleli gaz devi gezegenlerinkiyle yaklaşık
80 Jüpiter kütlesi arasında değişiyor. Kahverengi cüceler, en
küçüklerinde birkaç yüz dereceye kadar düşen sıcaklıklarını kütle basıncının
yol açtığı termal ısıyla sağlıyorlar. Bunlar da beyaz cüceler gibi elektron
dejenere basıncıyla ayakta kalıyorlar.
Kahverengi
cücelerden oluşan ikili sistem
Ancak,
13 Jüpiter kütlesinden daha büyük olanların, merkezlerinde hidrojen füzyonu
gerçekleştiremeseler de hidrojenin daha ağır bir türü olan döteryum
çekirdeklerini birleştirdikleri düşünülüyor. (Döteryum çekirdeği artı elektrik
yüklü bir protonun yanısıra, bir de elektrik yükü taşımayan nötron içeriyor. Nötron,
artı yüklü protonlar arasındaki elektrostatik itmeyi bir ölçüde maskeleyip
azaltarak döteryum çekirdeklerinin, yalnızca tek bir protondan ibaret olan ve
dolayısıyla birbirlerini çok daha güçlü iten hidrojen çekirdeklerine kıyasla
daha kolay birleşmelerini sağlıyor.) 60 Jüpiter kütlesinin üzerindeki
kahverengi cücelerde döteryumun yanısıra lityum füzyonunun da gerçekleştiği
düşünülüyor. Son yıllarda bazı yıldız sınıflandırnma tablolarına
kahverengi cüceler de, sıcaklıklarına ve başka bazı özelliklerine göre büyükten
küçüğe doğru L, T, ve Y sınıfları olarak dahil ediliyorlar. Bunların hayli
egzotik gök cisimleri oldukları, kimilerinin atmosferlerinden yüzeylerine
“demir yağmurları” yağdığı düşünülüyor.
büşra sena savaşer 5c toros akdeniz koleji