28 Aralık 2015 Pazartesi

                                                          ENERJİ TASARRUFU

Haydi kapatalım,
Açık lambaları,
Akan muslukları,
Tasarruf yapalım.

ENERJİ TASARRUFU
Kullanırsak enerjiyi yeteri kadar
 Hiç kalmayız elektiriksiz susuz                              
  Kullanırsak enerjiyi amacına uygun                          
   Hep mutlu oluruz
       
Enerji demek
Kaynakları güzel kullanmak demek
Petrol su elektrik hepsini
Güzel kullanmaktır

İnsanlar kaynakları güzel kullanmazsa
Kaynaklar tükenir
Bunlar olmasın diye

Enerji harcanmasın

ENERJİ TASARRUFU

                                                                                         PADİŞAHIN          OĞULLARI

Günlerden bir gün bir padişah varmış. O padişahın üç oğlu varmış. En büyüğünün adı Emre ortancalarının adı Hüseyin   en küçüklerinin adı Ahmet imiş.Ahmet çok iyi kalpli    birisiymiş Hüseyin ise iyi ile kötü arasında gidip geliyormuş Emre ise çok kibirli,yalancı,kızgın ve cimri birisiymiş .Günlerden bir  gün padişah çok ağır bir hastalığa kapılmış. Ve ölmeden önce üç oğlunu da yanına çağırmış ve şöyle demiş:
-Oğullarım  sizden istediğim bir şey var, demiş ve şöyle devam etmiş, size malımı vereceğim ama bu şehirdeki en bilge kişiye gidip paylaştırsını isteyin ve kim en fazla payı alırsa o benim yerime geçsin demiş, ve bir süre sonra ölmüş oğulları dediği gibi en bilge kişiye gitmişler ve babasının dediğinin aynısını demişler bilge ise:
-Sizi birtakım sınavlardan geçirmek istiyorum, demiş ve onları sınavdan geçirmiş sınavdan Ahmet 1. olmuş, Hüseyin 2. olmuş Emre ise 3. olmuş. Bilge bu sonuçlara göre malları dağıtmış. Emre ve Hüseyin en küçük kardeşlerinin en büyük
payı aldığını fark edince bilgeye bunun hesabını sormayı düşünmüşler. Soran ilk kişi en büyük olmuş. Bilgeye sanki kendisi daha büyük gibi kızgın ve bağırarak konuşmaya başlamış:
-Sen ne cüretle gelip en küçüğümüze en büyük payı veriyorsun, demiş. Bilge ise:
-Ben sizin babanızın söylediğini yapıyorum, nasıl mı tabii ki de sınavdan en yüksek alana aslan payını veriyorum.
-Veriyormuşmuşda, SEN ŞİMDİ BANA AKILSIZ MI DEMEYE ÇALIŞIYORSUN HA?Buradaki en akıllı kişi benim, demiş.Bunu derken kardeşleri çoktan odaya girmiş onu dinliyorlarmış  ama o farkında deği.Ve kardeşlerinin  yanında olduğunu fark edince:
-Sizin ne işiniz var burada, diyerek azarlamış. Hüseyin ise artık dayanamayarak:
-Aaa yeter artık, bıktım senin bizi azarlamandan yapma şunu diye diye dilimizde tüy bitti!Sen hiç mi saygı diye bir şey bilmiyorsun biz sana saygılıyız sen ne oluyo bir kere biz senin dediklerinin çok azını duyduk sen ise biz konuşmadan önce konuşacağımız yere önceden  yere geliyorsun buna adaletsizlik denilir,demiş Emre hiç lafın altında kalır mı tabiî ki de şöyle cevap verir:
Benden size ne gidin işinize burada önemli bir şey konuşuyoruz!,der ve Ahmet:
-Peki haydi gidelim abiciğim ,der ve giderler bunu gören bilge :
-Ah, bir kardeşlerin gibi olsan ,der Emre ise:
-Ben onlardan daha iyiyim diye bağırıp gitmiş

-Küçüklerne hoşgörülü büyüklerine saygılı ol,demiş ve bundan sonra her 2 yılda bir padişahı değiştirmişler.                                    SON

14 Aralık 2015 Pazartesi




                                                                              YALAN





Bir gün 2 kardeş varmış. Birisinin ismi Doğukan diğerinin ismi ise Orkun idi. Doğukan 15 Orkun 10 yaşında idi ve hiç geçinemezlerdi. Doğukan çok haylaz ve çok yaramazmış ancak Orkun ise tam tersi yani çok iyi kalpliymiş. Bir kış gününde Doğukan arkadaşlarına hava atmak için okula kısa kollu ile gitmiş ve o karlı havada montunu çıkarmış ve kısa kollu bir tişört ile karda dolaşmaya başlamış. Hocalardan biri onu görmüş ve içeri girmesini istemiş Doğukan gelmek istememiş ve hoca tekrarlamış : Doğukan içeri gel yoksa aileni ararım Doğukan korkmuş ve içeri gelmiş sonra hoca bir daha olursa aileni arayacağım demiş ve Orkun bu olayı görmüş . Okul bittikten sonra servise binip eve dönmüşler. Orkun bu olayı annesine anlatmış annesi bu olay karşısında baya bir tepki vermişti.
                                                                                                PADİŞAHIN          OĞULLARI

Günlerden bir gün bir padişah varmış. O padişahın üç oğlu varmış. En büyüğünün adı Emre ortancalarının adı Hüseyin   en küçüklerinin adı Ahmet imiş.Ahmet çok iyi kalpli    birisiymiş Hüseyin ise iyi ile kötü arasında gidip geliyormuş Emre ise çok kibirli,yalancı,kızgın ve cimri birisiymiş .Günlerden bir  gün padişah çok ağır bir hastalığa kapılmış. Ve ölmeden önce üç oğlunu da yanına çağırmış ve şöyle demiş:
-Oğullarım  sizden istediğim bir şey var, demiş ve şöyle devam etmiş, size malımı vereceğim ama bu şehirdeki en bilge kişiye gidip paylaştırmasını isteyin ve kim en fazla payı alırsa o benim yerime geçsin demiş, ve bir süre sonra ölmüş oğulları dediği gibi en bilge kişiye gitmişler ve babasının dediğinin aynısını demişler bilge ise:
-Sizi birtakım sınavlardan geçirmek istiyorum, demiş ve onları sınavdan geçirmiş sınavdan Ahmet 1. olmuş, Hüseyin 2. olmuş Emre ise 3. olmuş. Bilge bu sonuçlara göre malları dağıtmış. Emre ve Hüseyin en küçük kardeşlerinin en büyük
payı aldığını fark edince bilgeye bunun hesabını sormayı düşünmüşler. Soran ilk kişi en büyük olmuş. Bilgeye sanki kendisi daha büyük gibi kızgın ve bağırarak konuşmaya başlamış:
-Sen ne cüretle gelip en küçüğümüze en büyük payı veriyorsun, demiş. Bilge ise:
-Ben sizin babanızın söylediğini yapıyorum, nasıl mı tabii ki de sınavdan en yüksek alana aslan payını veriyorum.
-Veriyormuşmuşda, SEN ŞİMDİ BANA AKILSIZ MI DEMEYE ÇALIŞIYORSUN HA?Buradaki en akıllı kişi benim, demiş.Bunu derken kardeşleri çoktan odaya girmiş onu dinliyorlardı ama o farkında değildi.Ve kardeşlerinin  yanında olduğunu fark edince:
-Sizin ne işiniz var burada, diyerek azarlamış. Hüseyin ise artık dayanamayarak:
-Aaa yeter artık, bıktım senin bizi azarlamandan yapma şunu diye diye dilimizde tüy bitti!Sen hiç mi saygı diye bir şey bilmiyorsun biz sana saygılıyız sen ne oluyo bir kere biz senin dediklerinin çok azını duyduk sen ise biz konuşmadan önce konuşacağımız yere önceden  yere geliyorsun buna adaletsizlik denilir,demiş Emre hiç lafın altında kalır mı tabiî ki de şöyle cevap verir:
Benden size ne gidin işinize burada önemli bir şey konuşuyoruz!,der ve Ahmet:
-Peki haydi gidelim abiciğim ,der ve giderler bunu gören bilge :
-Ah, bir kardeşlerin gibi olsan ,der Emre ise:

-
Tarih
Bölge
Sonuç
Rusya İmparatorluğu'nun zaferi. Rusya’nın Doğu'yu işgali
Taraflar
Komutanlar
Güçler
Rus Kafkasya Ordusu
100.000
 [1]
Kayıplar
60.000 zayiat[1] (32.000 ölü, 15.000 hasta)[2]
30.000 zayiat[1] (16.000 ölü, 12.000 hasta






1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için harekâta katılan 60 bin asker donarak öldü.
Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars’ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti.
Allahuekber dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.
Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevketmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:
İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kâinattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…
Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.
Allahuekber dağları, 37 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış kuşatma harekâtı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi.
Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti.

Sonuç olarak bu şehit askerlerimizden Allah razı olsun ,Allah rahmet eylesin(AMİN)
                                                                                               

7 Aralık 2015 Pazartesi


ATEŞ RAMAZAN ZEKİ
ARZ DERGİSİ

Facebook Google Plus Youtube
Adres:
  Konyaaltı ANTALYA
E-posta:
Telefon:
 (242) ... ... ...
Bilgi:
İLETİŞİM:



ARZDER YAZARLIK ATÖLYESİ İLETİŞİM



1990 yılında İzmir’in Bergama ilçesinin Göçbeyli kazasında dünyaya gelen Ramazan Ateş, 2011 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. Anadolu’nun birçok ilinde Türkçe Öğretmeni olarak görev yaptı. Üniversite yıllarında başlayan yazma merakı, beraberinde pek çok çalışmayı getirdi. Kendi imkânlarıyla çıkardığı birkaç kitaptan sonra profesyonel anlamda yazarlığa başladı. Bu arada çeşitli dergilerde şiir ve köşe yazıları yazdı. “Sen yokken” şiiriyle tanınmış olup, şiirlerini “Müptela” adlı eserde topladı. “Derdim Olur Musun?” kitabı ile şiir ve deneme üzerine yoğunlaştı. Özellikle deneme ve şiiri harmanlayarak abide şahsiyetleri, okuyucularına özümsetme ilkesi benimsedi. Şiir ve roman üzere çalışmalarına devam etmekle birlikte yazar, Antalya’da öğretmenlik görevini sürdürmektedir.
facebook.com/Ramazanates.fecr 
twitter.com/ramazanatesfecr  

ramazanates.com

Yazar, Şair, Eğitmen Ramazan Ateş

 
ARZDER YAZARLIK ATÖLYESİ © 2015 - Designed by Templateism.com